“KİMSE SORUMLULUK VE İŞBİRLİĞİNDEN KAÇMAMALI”
Aydın’da muhtemel bir büyük depremde oluşacak zararların, can kayıplarının yaklaşık olarak bilindiğine dikkat çeken Kuru, “Bugün orta dereceli depremlerde dahi binalarımız hasar alıyor ise bu bizim yapı stoğumuzun çok da iyi olmadığını gösterir. Hızlı bir şekilde yapı stoğumuzu zemine ve yer bilimlerine bağlı bir şekilde değiştirmemiz lazım. Yani yıkılan bir binanın olduğu aynı noktaya, sizin sağlam bir bina yapmanız afet anında sizin güvende kalacağınız anlamına gelmiyor. Maalesef biz bunları anlatamıyoruz. Aydın merkezde, Nazilli’de, Söke’de olabilecek bir depremde ortalama ne kadar bir binanın yıkılacağı, ne kadar insanımızın hayatını kaybedeceği, ne kadar yaralı olacağını, ne kadar hasar olacağını biliyoruz. Bunu kamu idaresi de biliyor. Yani bilinen bir şey göz ardı ediliyor, öteleniyor. Çok basit işbirliği ve uygulamalar ile afetlerin çok büyük kısmına engel olabiliriz, hasarı en aşağıya çekebiliriz. Her şeyden önce doğal afetlerin siyaseti yapılmaz. Kimse sorumluluk ve işbirliğinden kaçmamalı” dedi.
“KUŞADASI KÖRFEZİ ÖNEMLİ BİR NOKTA”
Kuşadası Körfezi'nin Aydın için ciddi risk teşkil eden en önemli noktalardan bir tanesi olduğunu belirten Kuru, "Burayı biraz daha aşağı doğru Dilek Yarımadası, Didim, Kuşadası ve özellikle Büyük Menderes’in dökülme sahasının ön tarafına doğru genişletebiliriz. Bu saha deniz dibi fay hatları anlamında ciddi deprem üretiyor. 4 ile 5 büyüklüğünde depremler üretiyor ve deniz tabanı fay çalışmaları yeni yeni başladı. Maalesef ülkemizde kara bitince fay hatları da bitiyormuş gibi algılanıyor ama halbuki denizlerde olan depremlerin karaları etkileme oranı çok yüksek. Kuşadası yapı stoğu anlamında Aydın için hassas bir bölge. Burada afetle mücadele ve yapı stoklarına ilişkin çalışmalar kamu-yerel idare işbirliği ile yapılmalıdır” diye konuştu.